AĞRI KONTROLÜNDE HEMŞİRE TAKİBİNİN ROLÜ

Hem. Nazmiye GÜLER, Hem. Meral CAVLAK, Dr. Ayşen YÜCEL, Dr. Yetkin ÖZER
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, KOCAELİ

13. Ulusal Ağrı Kongresi, 2014, Poster Bildiri ile Katılım


GİRİŞ

Hemşirelerin diğer sağlık ekibi üyelerinden daha uzun süre hasta ile birlikte olması, ağrı ile baş etmede hastaya rehberlik yapması, uygulamaların sonuçlarını izlemesi ve empati becerisini kullanması gibi nedenler, ağrı kontrolünde etkin rol üstlenmelerini gerektirmektedir. Anadolu Sağlık Merkezi’nin (ASM) ağrı politikası, eğer yapılabiliyorsa ağrının ortadan kaldırılması ya da hafifletilmesidir. Yatan her hastanın ağrısı her hayati bulgu alınması esnasında değerlendirilir ve Ağrı “beşinci hayati bulgu” olarak ele alınır.

METOD

Bu çalışmada, Anadolu Sağlık Merkezi’nde (ASM), retrospektif olarak; gerek postoperatif analjezi, gerekse kronik ağrı kontrolünde hemşire takibinin rolü irdelenmiştir. 2013 yılında; cerrahi bilimlerde postoperatif hastaların takibinden sorumlu akut ağrı hemşiresi ile Palyatif Bakım servisinde yatan hastaların takibinden sorumlu kronik ağrı hemşiresi birlikte çalışmaya başlamışlar ve hergün klinik alanları dolaşarak klinik hemşiresi tarafından ilk tanılaması yapılan bu hastaları takibe alarak Anestezi ekibi ve Ağrı uzmanı ile birlikte tedavi düzenlemesi ve takibi gerçekleştirmişlerdir

BULGULAR

2013 yılında 1030 hasta postoperatif analjezi açısından izlenmiş olup  hastaların 257’sinde parenteral tedavi uygulanırken, 424 hastada iv PCA, 70 hastada ise epidural PCA uygulanmış, 279 hastada tedavi oral analjezik ile sürdürülmüştür.

Palyatif Bakım servisinde yatan hastalardan 242 sine ise maligniteye bağlı ağrı nedeniyle tedavi başlanmıştır. WHO basamak tedavisine göre 84 hastada ( %34,71) 1. Basamak, 76 hastada ( %31,4) 2. Basamak ve 68 hastada (% 28,09) 3. Basamak tedavi uygulanmıştır. 9 hastada      ( % 3.71) spinal opioid, ve 5 hastada (% 2,06) diğer invaziv ağrı tedavi yöntemleri uygulanmıştır .
Yıl sonunda; hasta memnuniyet anketinde sorulan Ağrılarının Kontrol Altına Alınabilmesi ve Ağrıları Azaltmak İçin Çalışanların Yardımcı Olması sorularına verilen yanıtlar, daha önceki anket sonuçları ile karşılaştırılmış ve sırası ile % 79 ve % 84 olan sonuçların bu çalışma ile % 87 ve % 92 ye yükseldiği  gözlenmiştir.

TARTIŞMA

Ağrı kontrolünde birincil uygulayıcılar hekimler olsa da, hasta takibi sırasında, özellikle yeterli deneyime sahip hemşirelerin, uygulamaların daha sorunsuz ve başarılı olmasında önemli rol oynadığı kanısına varılmıştır. Hastaneye yatan tüm ağrılı hastaların aynı ekip tarafından değerlendirilmesi ve takip edilmesi ile daha da başarılı sonuçlar alınabilmesi mümkün olacaktır.

DİYABETLİ HASTALARDA DİYABETİK AYAK SORUNLARININ YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ: SİSTEMATİK İNCELEME

Uzm. Hem. Nermin GÜDÜLOĞLU
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Kocaeli,

3. Temel Hemşirelik Bakımı Kongresi, Antalya, 2014, Poster Bildiri ile Katılım

GİRİŞ

Diyabetes Mellitus (DM), pankreasın beta hücrelerinden salınan insülin hormonunun azlığı ya da yokluğu sonucunda ortaya çıkan karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğu ile karakterize bir hastalıktır. Çocukluktan ileri yaşa kadar her yaşta görülebilmekte ve yaşam boyu devam etmektedir.

Diyabetik ayak, diyabetin en ciddi ve en ağır komplikasyonlarından biridir. Diyabetli kişilerin yaklaşık %50’si tüm yaşamları boyunca diyabetik ayak gelişme riski altındadır.

Diyabetik ayak sorunları toplumu tehdit eden hastalıklar arasında altıncı, amputasyon nedenleri arasında ise birinci sırada yer almaktadır. Bu nedenle hem tıbbi, hem sosyal, hem de ekonomik açıdan diyabette yaşanan ayak sorunları oldukça önemlidir . 

Periferik nöropati ayaklarda duyu azalmasına, otonomik nöropati cilt kuruluğuna, damarlardaki daralma ve tıkanmalar ise kan akımının azalmasına, yara iyileşmesinin güçleşmesine ve ciddi yaralanmalara neden olmaktadır. Bu nedenle diyabetiklerde ayak bakımı çok önemlidir. Ayrıca hastalar ağrı duymadıkları için ayaklardaki yaralanmalar önemsiz görülebilirler. Diyabetli hastaların ayak bakımı konusunda eğitilmesi alt ekstremite problemlerinin önlenmesinde önemli rol oynar. Çünkü eğitim ile diyabetli hastalarda görülen komplikasyonlar azalacağı gibi yaşam kalitesi de artmaktadır.

AMAÇ

Diyabetli hastalarda diyabetik ayak sorunlarının yaşam kalitesine  etkisinin  sistematik  olarak incelenmesidir.GEREÇ YÖNTEM

Çalışmanın evrenini, Cochrane, JBI, Pubmed, YÖK, Google Akademik, Ulakbim veri tabanlarından elde edilen, 2008-2013 yılları arasında yayınlanan ulusal ve uluslararası 27 makaleden, araştırmaya dahil edilme kriterlerini sağlayan 9 makale değerlendirmeye alınmıştır.

ÇALIŞMALARIN KANIT AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

  • 2’si tanımlayıcı
  • 3’ü kesitsel
  • 4’ü vaka kontrol

ÇALIŞMALARDA KULLANILAN ÖLÇEKLER

  • Euro YK 5D 
  • SF- 36
  • WHOQOL-BREF- THAI
  • Öz bakım ölçeği
  • Rosenberg  benlik saygısı ölçeği
  • Dine bağlılık ölçeği
  • Wagner skalası

BULGULAR

Diyabetik ayak sorunu olan hastalarda yaşam kalitesini etkileyen faktörler, harekette azalma, ağrı (ağrının süresi,şiddeti), diyabetik ayak ülseri ile ilgili faktörler (ülser boyutu, iskemi  varlığı, enfeksiyonu), periferik arter hastalığı , poli-nöropati, amputasyon varlığı ve kötü metabolik kontrol,  öz bakım yetersizliği, düşük eğitim seviyesi ve dini inanç ile ilişkili olduğu görülmüştür.

 Erkek hastaların yaşam kalitesi kadınlara oranla yüksek bulunmuştur. Diyabetik ayak ülseri olmayanların, olanlara göre  fiziksel fonksiyon, fiziksel rol, sosyal fonksiyon ve duygusal rol puanları anlamlı derecede yüksek bulunurken, benlik saygısı puanları benzerlik göstermiştir (p<0.005)

SONUÇ

Diyabetli hastalarda diyabetik ayak sorunlarını önlemek ve yaşam kalitelerini arttırmak için programlar geliştirilmeli, bu programlar psikolojik desteği de içermeli, multidisipliner bir ekip tarafından çok faktörlü bir yaklaşımla tedavi edilmeli, kan şekeri kontrolü, öz bakım becerileri konusunda teşvik edilmeli ve hemşireler olarak eğitimin devamlılığını sürdürmeliyiz.

ONKOLOJİ HEMŞİRELİĞİNDE MUKOZİT YÖNETİMİNDE GİRİŞİMLERİN ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Uzm. Hem. Hatice KARABUĞA YAKAR,
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Kocaeli,

3. Temel Hemşirelik Bakımı Kongresi, Antalya, 2014, Sözel Bildiri ile Katılım

Oral mukozit, kemoterapi (KT) ve radyoterapi (RT) alan kanser hastalarında görülen ülseratif ve inflamatuar bir süreçtir. Oral mukozit, kanserli hastalarda kemoterapi, radyoterapi, kemik iliği transplantasyonunun (KİT) komplikasyonu olarak görülür. Mukozit, hastanın günlük fonksiyonlarını, beslenmesini ve yaşam kalitesini etkiler. Ayrıca hastanın planlanan tedaviyi tolere etme yeteneğini riske sokabilir, dozların atlanmasına ya da dozun azaltılmasına neden olabilir.

Yöntem: Çalışmada; kanser tedavisi alan hastalarda sık görülen ve birçok komplikasyonu beraberinde getiren mukoziti önlemeye ya da var olan mukoziti tedavi etmeye yönelik yapılan araştırmaların etkinliği değerlendirildi. Pubmed, Cochrane Collaboration, ONS Putting Evidence İnto Practice, EONS Clinical Guidelines, Center for Reviews and Dissemination (DARE) alanlarında 2000-2010 yılları arasında İngilizce metinli kaynaklar seçilerek yayın tarandı. Randomize kontrollü çalışmalar seçildi, kanser tedavisi nedeniyle kemoterapi, radyoterapi, kök hücre nakli olan bireylere uygulanan uygulamaların etkinliği değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmalarda oral mukozitte temel ağız bakımı, kriyoterapi, mukoza örtüleyicileri, antiseptik maddeler, antienflamatuvar maddeler, sitokin benzeri ajanlar ve büyüme faktörlerinin yapılan çalışmalarda uygulandığı görüldü.

Sonuç; Oral mukozitleri önlemek ve tedavi etmek için yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır, oral mukoziti önleme konusunda yapılan girişimlerde ortak bir görüş birliğine varılmamıştır, birden fazla uygulamaların etkisi değerlendirilmiş olup tek kullanılan ve etkinliği kanıtlanmış olan bir uygulama yoktur. Oral mukozitleri önlemede multidispliner ekip yaklaşımı benimsenmeli ve klinik uygulamalara yönelik ortak bir strateji oluşturulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: kanser, mukozit



Mukozit ile İlgili Çalışma Sonuçlarının Değerlendirilmesi

Çalışma Özelliği: Topikal antiseptik ve mikrobiyal ajanlar (klorheksidin, iseganan, PTA(polymyxin E, tobramycine, amphotericin B), Sitokinler ve büyüme faktörleri (GM-CSF, G-CSF), Mukoza örtüleyicileri (sukralfat, amifostine), kriyoterapi Deney /Kontrol Tedavi Kontrol/çift kör Çalışma özelliği Oral mukozite etkisi
Cheng and Chang 2003 34 (17/17) KT Evet/Hayır Klorheksidin, Benzidiamin Azalma (p:0.05)
Pİtten et al 2003 47 (24/23) KT Evet/Evet Klorheksidin, Flourid solüsyon Farklılık yok
Giles et al 2004 502 (251/251) KT Evet/Evet Iseganan,Plasebo Farklılık yok
Trotti et al 2004 424 (253/171) RT-KT-KİT Evet/Evet Iseganan,Plasebo Farklılık yok
El Sayed et al 2002 136 (69/67) RT Evet/Evet Antimikrobial pastil (PTA), plasebo Farklılık yok
Stokman et al 2003 65 (32/33) RT Evet/Evet Antimikrobial pastil (PTA), plasebo Farklılık yok
Wijers et al 2001 77 (39/38) RT Evet/Evet Antimikrobial pastil (PTA), plasebo Farklılık yok
Dazzi et al 2003 90 (46/44) KT-KİT Evet/Evet GM-CSF,Plasebo Farklılık yok
Makkonen et al 2000 40 (20/20) RT Evet/Hayır GM-CSF, Kontrol Farklılık yok
Valcarcel et al 2002 35 (16/19) KT-KİT Evet/Evet rhGM-CSF, Plasebo Farklılık yok
Castagna et al 2001 102 (51/51) KT Evet/Evet Sukralfat, Plasebo Mukozitte azalma (p:0.07)
Chiara et al 2001 40 (20/20) KT Evet/Evet Sukralfat, Plasebo Farklılık yok
Dodd et al 2003 30 (14/16) RT Evet/Evet Sukralfat, tuz-soda ağız bakımı Farklılık yok
Nottage et al 2003 80 (41/39) KT Evet/Evet Sukralfat, Plasebo Farklılık yok
Antonadou et al 2002 45 (22/23) RT-KT Evet/Hayır Amifostine/Kontrol Anlamlı derecede azalma (p:0.0001)
Bourhis et al 2000 24 (12/12) RT Evet/Hayır Amifostine/Kontrol Azalma (p:0.03)
Aisa et al 2005 18 hasta KİT - Melphalan tedavi öncesi, tedavi boyunca ve süresince oral buz uygulanması (90 dk. süre ile) Azalma (p: 0.001)
Stokman 2006 - KT-RT - Amifostine kullanımı Azalma (OR:0.37, CI:0.15-0.89)
Keefe et al 2007 - KT (Melphalan) - Oral buz uygulaması Kullanımı önerilir
           

ÖZEL BİR HASTANEDE VERİLEN ORYANTASYON EĞİTİMLERİNİN ETKİNLİĞİNİN BELİRLENMESİ

Uzm. Hem. Hatice KARABUĞA YAKAR, Uzm. Hem. Birsen CİVİL, Hem. Özge HAYTA
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Kocaeli,

3. Temel Hemşirelik Bakımı Kongresi, 2014, Antalya, Sözel Bildiri ile Katılım


Çalışma; özel bir hastanede işe yeni başlayan çalışanlara verilen oryantasyon eğitiminin etkinliğinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır.Ağustos 2011-Kasım 2012 tarihleri arasında işe yeni başlayan ve oryantasyon eğitimini tamamlayan 97 kişi ile gerçekleştirilmiştir.Çalışanlar 12 günlük oryantasyon programına alınmıştır,oryantasyon programı sonrası çalıştıkları alanlarda kendilerine atanan rehber ya da sorumlu hemşireyle birlikte 3 yada 6 ay süresince birlikte çalışmışlardır.Oryantasyon eğitimi sonrası bilgi ve beceri düzeyleri ile bilgi ve becerilerini kullanma durumları rehber ve/veya sorumlu hemşireleri tarafından bir form yardımı ile değerlendirilmiştir. Toplam 18 ifadeden oluşan form 4’lü likert tipi derecelendirmeye sahiptir. Çalışanların değerlendirilmesi oryantasyonun bitiminden sonraki 15 gün sonunda gerçekleştirilmiştir.Değerlendirmeye alınanların 71% (n:67)’i lisans mezunu, 82,5% (n:80)’i hemşire/ebe, 61% (n:59)’i yeni mezundur. 59% (n:57)’u yatan hasta katında çalışmaktadır. 85,5% (n:83)’inin çalıştıkları bölüme yönelik deneyimi bulunmamaktadır. Hemşirelerin kurum prosedür ve talimatlara yönelik uygulamalarına yönelik farkındalıkları 60% (n:58) “iyi”, kimlik doğrulama sürecini bilme 59% (n:54) “iyi”, hasta tanılamasını yapabilme 51% (n:42) “iyi”, ilaç yönetim sisteminin kullanımı 46% (n:37) “iyi”, hastane enformasyon sisteminin kullanımı 51% (n:42) “iyi”, numune alma 53% (n:45) “iyi”, ilaç uygulama sürecini bilme 50% (n:41) “iyi”, standart önlemler ve izolasyon uygulamalarını bilme 46% (n:39) “iyi”, düşme riski olan hasta bakımı 52% (n:43) “iyi”, ağrısı olan hastaya yaklaşım 49% (n:37) “iyi”, iletişim sorunu olan hastaya yaklaşım 49% (n:38) “iyi”, kan ve kan ürünlerinin transfüzyonunu bilme 52% (n:38) “iyi” ve hemşirelik sürecini uygulama 56% (n:44) “orta”, olarak belirtilmiştir. Grubun çoğunluğunu yeni mezunlar oluşturduğundan oryantasyon eğitiminin bilgi ve beceri durumunun değerlendirmesi için etkin olduğu ancak çalışanların mesleki anlamda geliştirilecek yönlerinin olduğu söylenebilir. Eksik olan bu yönlerin oryantasyon eğitimi sonrası alanda rehber ya da sorumlu hemşireleri ile birlikte 3 ya da 6 ay süresince çalıştıkları dönemde gelişerek sınıf içi eğitimin etkinliğinin arttırılabileceği söylenebilir. Oryantasyon eğitimlerinin etkinliğinin değerlendirilmesine yönelik yapılan çalışmaların sınırlı sayıda olduğu düşünüldüğünde; büyük örneklem grubuyla yapılacak, eğitimin etkinliğini belirleyen faktörlerin değerlendirilmesini gerektirecek çalışmalara gereksinim vardır.

Anahtar Kelimeler: oryantasyon eğitimi, işe yeni başlayan çalışan

REHBER HEMŞİRELERİN REHBER HEMŞİRELİK SÜRECİ ile İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN ve ANKSİYETE DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

Uzm. Hem. Hatice KARABUĞA YAKAR, Hem. Özge HAYTA
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Kocaeli,

3. Temel Hemşirelik Bakımı Kongresi, 2014, Antalya, Sözel Bildiri ile Katılım

GİRİŞ: Bu çalışma; rehber hemşirelerin rehber hemşirelik süreci ile ilgili görüşlerinin ve anksiyete düzeylerinin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır.

YÖNTEM:  Haziran 2012-Şubat 2013 tarihleri arasında Kocaeli’ de özel bir hastanede çalışan ve araştırmayı kabul eden 37 rehber hemşireyle birlikte yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında “Hemşire Tanılama Formu”, “Rehber Hemşirelik Süreci Tanılama Formu”, “Sürekli Kaygı Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizi SPSS-versiyon-11.5 ile yapılmıştır.

BULGULAR:  Rehber hemşirelerin yaş ortalaması %30.7 olup, %86.4’ü bayan ve %56.7’si lisans mezunudur.%37.8’i yatan hasta katında çalışmaktadır. Toplam hemşirelik deneyimleri ortalama 9yıl, kurumdaki rehber hemşirelik deneyimleri ise ortalama 3,5 yıldır. Hemşirelerin %91.8’i rehber hemşirelik rolünü isteyerek kabul etmiş;%58.8’i kabul etme nedenini “kişilere destek olmak, deneyimlerini aktarmak” olarak belirtmiştir. Rehber hemşirelerin %58.3’ü rehber hemşirelik süreci ile ilgili alanda sıkıntı yaşadıklarını;%42.8’i yaşanılan sıkıntının “rehber hemşirelik göreviyle birlikte fazla sayıda hasta bakımını yapmak” olduğunu belirtmiştir. Yatan hasta katlarında çalışan rehber hemşirelerin%83.8’i hasta sayılarında süreç boyunca azalma olmadığını;%52’side hastalarına yeterli zaman ayıramadıklarını belirtmişlerdir. Rehber hemşirelerin%84.2’si sürecin mesleki anlamda kendilerinde gelişme yarattığını;%71.8’i süreç boyunca sorumlu/yöneticilerinden;%56’sı çalışma arkadaşlarından yeterli desteği gördüğünü belirtmişlerdir. Rehber hemşirelerin Sürekli Kaygı Ölçeği ile değerlendirilen kaygı puanlarının ortalaması 42,9 olup; rehber hemşirelerin orta derecede anksiyete yaşadıkları belirlenmiştir. Anksiyete düzeylerinin tanımlayıcı özelliklere göre farklılık gösterip göstermediğine bakılmış, anlamlı fark yaratan bulguya rastlanmamıştır.

SONUÇ: Rehber hemşirelik sürecinin etkin ve başarılı geçmesinde, kişilerin bu süreçten doyum almalarının sağlanmasında kurumlar rehber hemşirelere destek olmalıdır.Bu destek; rehber hemşirelere verilen eğitimlerin tekrarının olması, ücretlerinde ve bakımından sorumlu oldukları hasta sayılarında iyileştirmeler yapılması şeklinde sıralanabilir.Çalışmanın yapıldığı kurumda rehber hemşirelik sürecini başarıyla yürüten kişilerin performans, motivasyon ve kişisel güçlerini arttırmak için “Psikolojik Dayanıklılık ve Temel İletişim Becerileri” konusunda destek programı düzenlenecektir ve bu programın sonuçları literatüre katkı sağlaması adına yapılacak başka bir çalışma ile de paylaşılacaktır.


Anahtar Kelimeler: anksiyete, rehber hemşire, rehber hemşirelik süreci

ASİT PALYASYONU UYGULANAN ONKOLOJİ HASTALARINDA HEMŞİRELİK BAKIMI

Hem. Asuman KUŞÇU, Hem. Özlem TOPKAYA, Uzm. Dr. Muzaffer SEZER, Uzm. Dr. Ahmet YANAR
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Kocaeli

5. Tıbbi Onkoloji Kongresi, 2014, Sözel Bildiri ile Katılım


Giriş: Kanser hastalarının %15-50’sinde asit bildirilmektedir. Özellikle over, meme ve gastrointestinal sistem kanserlerinde daha sık görülmektedir.Asit varlığı kötü prognozla ilişkilidir. Beklenen yaşam süresi kısa olmasına rağmen asit hastanın yaşam kalitesini çeşitli semptomlarla olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle agresif bir yaklaşım gerektirmektedir.

Amaç: 7 yıllık sürede Anadolu Sağlık Merkezi ( ASM)’nde asit kontrolünü sağlamak amacıyla kalıcı parasentez kateteri takılarak palyatif tedavi uygulanan hastaları retrospektif olarak değerlendirmek.

Metod: Ocak 2007 -2013 tarihlerinde hastanemize asit yakınması ile başvuran ve parasentez kateteri takılan 179 onkoloji hastası değerlendirildi.  Hastaların 92’si (%51) erkekti. Yaş ortalamaları 56,4 olan hastaların 102’si (%57) gastrointestinal sistem, 41’i (%23) ürogenital sistem, 17’si (% 9,5) diğer, 15’i (%8,3) akciğer ve 4’ü (%2,2) hemotolojik malignitelerdi.

Kalıcı Kateterin Faydaları; asite bağlı ağrı, dispeptik yakınmalar, bulantı, kusma, dispne, ortopne, periferik ödem ve hareket güçlüğü gibi semptomların hafiflemesine yardımcı olur. Tekrarlayan parasentez sayısını azaltır, bakımın evde kolaylıkla sürdürülmesi sağlanır. Böylece hastane ve klinik ziyaret sayısını azaltarak hasta ve ailesinin yaşam kalitesini arttırır.

Kalıcı Kateter Komplikasyonları; kateter çıkış yerinde ağrı, enfeksiyon, kateter etrafında sızıntı olması, kateter disfonksiyonu, karın ağrısı, albümin düşüklüğü ve hipotansiyondur.

Tedavi ve Hemşirelik Bakımı; kateter takılması sonrası hastanın yatak istirahati, kateter çıkış yerinin bakım ve pansumanı yapılır. Pansuman gerekmedikçe 7 günde bir yapılır ve torba haftada bir kez değiştirilir. Hastada ağrı genellikle işlem günü olur ve birinci basamak ağrı tedavisi ile giderilir. Katetere bağlı lokal enfeksiyonlar dışında enfeksiyon görülmedi. Kateter etrafında sızıntı olan hastalarımızda daha sık boşaltma yapıldı, gerginlik azaltılarak sızıntı giderildi. Bazı hastalarda kateter revizyonu yapılarak boyutu genişletildi. Sızıntının kontrol edilemediği az sayıda hastada da kateter etrafına ostomi torbası takılarak palyasyon sağlandı.

Hastadan boşaltılacak miktarı belirlemede esas, en iyi semptomatik rahatlamayı sağlayacak miktarda sıvı alınmasıdır.  

Hasta/Aile Eğitimi: Kateter kullanımı, tıkanıklık, enfeksiyon belirti ve bulguları öğretilir. Hasta günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirirken optimal bağımsızlık seviyesinde olması için cesaretlendirilir. Kişinin kendi kendine ihtiyacı oranında boşaltma yapması desteklenir. Kişisel bakım ve kateter pansumanın nasıl yapılacağı ayrıntıları ile öğretilir.

Sonuç: Kalıcı parasentez katater sayesinde, hasta az da olsa yaşam şeklini, amaçlarını, bakış açısını etkileyen/değiştiren belirli durumlar ve olaylar üzerine kişisel kontrolünü sağlayarak yaşam kalitesini yükseltmektedir.

SAĞLIK PERSONELİ DIŞINDAKİ HASTANE ÇALIŞANLARININ MEME KANSERİ VE MAMOGRAFİYE İLİŞKİN SAĞLIK İNANÇLARI

Hem. Refika Çolak Coşkun, Hem. Yaprak Akyüz, Öğr. Gör. Kerime Derya Beydağ
Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi, Okan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü

ÖZET

Bu çalışma, sağlık personeli dışındaki hastane çalışanlarının meme kanseri ve mamografi ilişkin sağlık inançlarını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.

Çalışmanın evrenini Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nde çalışan sağlık personeli dışındaki…….. çalışan oluşturmuştur. Çalışmada örneklem seçimine gidilmeden evren üzerinde çalışılmak istenmiş, ancak çalışmaya katılmak istemeyen çalışanların olması nedeniyle Aralık 2013-Ocak 2014 tarihleri arasında çalışan 192 kişi çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, çalışanların demografik özelliklerini içeren anket formu ve Champion (1984) tarafından geliştirilmiş olan ve ülkemiz için geçerlik ve güvenilirlik çalışması Gözüm ve Aydın tarafından yapılmış olan Meme Kanseri ve Taramalarına İlişkin Sağlık İnanç Modeli Ölçeği’nin meme kanserine ilişkin “duyarlılık”, “önemseme/ciddiyet”, “sağlık motivasyonu”, mamografi ile ilgili “yararları” ve “engelleri” olmak üzere toplam 5 alt boyutu (30 madde) içeren ölçek kullanılmıştır.Verilerin değerlendirilmesinde sayı yüzdelik hesaplamaları………………..

Çalışanların %50’si 30-39 yaş grubunda, %32,3’ü ön lisans mezunu, %61,5’i evli ve %40,1’inin çocuğu vardır. Çalışanların %65,1’i KKMM yaptığını, %41,1’i KKMM yapmayı biraz bildiğini ve %16,7’si her ay (düzenli) olarak KKMM yaptığını belirtmiştir. Çalışanların %8,3’ünün birinci derece akrabalarında meme kanseri öyküsü var, %5,7’si mamografi çektirmiş ve %39,6’sı hastalık olması durumunda meme muayenesi için hekime gideceğini ifade etmiştir.

Çalışanların, yaş grupları, eğitim durumları, birinci derece akrabalarında meme kanseri tanısı alan birey olma durumu, meme muayenesi için hekime gitme durumları ile meme kanseri ve mamografi ilişkin sağlık inanç ölçeği toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0,05). Çalışanlardan 30-39 yaş grubunda olan ve hastalık olması durumunda hekime meme muayenesine gideceğini belirten çalışanların meme kanseri duyarlılığı ve mamografinin yararlarına olan inançlarının yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca, ilköğretim mezunu olan ve birinci derece akrabalarında meme kanseri olan çalışanların meme kanseri duyarlılığı ve mamografinin yararlarına olan inançlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Diğer değişkenlerle, ölçek toplam puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0,05). 

Çalışma sonucunda, hastane çalışanlarının meme kanseri ve mamografinin yararlarına yönelik bilgilerinin ve uygulamalarının yetersiz olduğu, çalışanlarda farkındalık yaratmak ve eğitimi gereksinimlerini karşılamak amacıyla eğitim planlamalarının yararlı olacağı sonucuna varılmıştır.

Anahtar kelimeler: meme kanseri, mamografi, kendi kendine meme muayenesi, sağlık inancı.

PEDİATRİK KALP CERRAHİSİ YOĞUN BAKIM (KVCYB) HASTALARINDA VENTİLATÖRLE İLİŞKİLİ PNÖMONİ ( VIP) VE BUNDLE ARASINDAKİ İLİŞKİ

 

Emel Akyüz/ ASM Kardiyovasküler Cerrahi Yoğunbakım Sorumlu Hemşiresi

Dilek Gündoğan/ ASM Kardiyovasküler Cerrahi Yoğunbakım Hemşiresi

Merve Bulut/ ASM Kardiyovasküler Cerrahi Yoğunbakım Hemşiresi

İpek Karaman/ ASM Enfeksiyon Kontrol Yöneticisi

Şadiye Akarçay/ ASM Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi

 

AMAÇ

Bu çalışma ile Pediatrik KVCYB’da gelişen VIP oranını azaltmak için oluşturulan kılavuzun (bundle) önemini vurgulamak amaçlanmıştır.

GİRİŞ

Spesifik bir nozokomiyal pnömoni tipi olan VIP; erken (5 gün içinde oluşan) ve geç (5 günden sonra oluşan) başlangıçlı olarak sınıflandırılabilir. Risk faktörleri olarak; entübasyon, invaziv mekanik ventilasyon, nazal ve orofaringeal sekresyonların mikroaspirasyonu, sedas-yon, koma, cerrahi, altta yatan morbiditeler ve immün sistem defektleri sayılabilir. Son yıllarda yapılan tüm çalışmalara rağmen VİP, yoğun bakım ünitelerinde entübe hastalarda en sık görülen komplikasyon olmaya devam etmektedir. Bu nedenle VIP önlemek için “Koruyucu Önlemler ve Enfeksiyon Bundle” oluşturmak gerekmektedir.

YÖNTEM

Araştırmamızın örneklemini Ocak 2011 ve Aralık 2013 yılı arasındaki KVCYB pediatrik hastalar oluşturmaktadır. Anadolu Sağlık Merkezi Pediatrik KVCYB’da VIP’li hastalarda retrospektif olarak araştırılıp prevelans çalışması yapılmıştır. Araştırma sürecinde Ocak _Aralık 2013 tarihleri arasında bundle çalışması yapılmıştır. Bundle’da; yatak başı seviyesi,ağız bakımı,sedasyon devamlılığı, ETA gönderilme süreci, Solunum Fizyoterapisti’nin hastayı değerlendirmesi, enteral beslenme, peptik ülser profilaksisi ve preoperatif antibiyotik kullanımları günlük olarak değerlendirilmiştir.

BULGULAR

VIP oranları 2011; binde 9.2, 2012; binde 11.3, 2013; binde 8.3 olmuştur.

VIP’li hastaların;

  • %62,7’si erkek, %37,3’ü bayan,
  • %58,1 1 yaş altı, %41,9 1-8 yaş grubu hasta,
  • Hastane Yatış günleri ortalaması: 32 gün
  • YB yatış süresi ortalama: 23 gün
  • Ortalama entübe kalma süreleri:15,8 gün
  • %18,6 Reentübe olmamış,
  • Preop enfeksiyon varlığı: %67,5,
  • %53,3'ü erken VIP, %46,7'si geç başlangıçlı VIP olarak saptanmıştır.

 

SONUÇ

Yapılan çalışmada; personelin yatak başı eğitimi, kontrolü ve bundle çalışması ile birlikte VIP hızında %27 azalma sağlanmıştır.