Telefonla Semptom Yönetimi

Cisplatin ve 5 Fu İçeren Kemoterapi Rejimleri Uygulanan Hastalarda Telefonla Semptom Yönetimi

2. Tıbbi Onkoloji Kongresi, 26-30 Mart 2008, Sözel Sunum.

CİSPLATİN VE 5 FU İÇEREN KEMOTERAPİ REJİMLERİ UYGULANAN HASTALARDA TELEFONLA SEMPTOM YÖNETİMİ

Aytül Yüntem, Asuman Kuşçu, Banu Sarıtaş, Emine Güneysu, Neslihan Tiryaki , Gülbin Belen, Ayşegül İnce, Necdet Üskent, Haluk Onat

ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ

  • Medikal onkoloji polikliniği (2 medikal onkolog, 1 algoloji doktoru, 1 hemşire,1 tıbbi sekreter, 2 hasta danışmanı)
  • Ayaktan kemoterapi ünitesi (4 hemşire, 1 doktor, 1 diyetisyen,1 hasta danışmanı, 1eczacı)
  • Onkoloji yatan hasta katı ( 2 doktor, 1 hasta danışmanı, 14 hemşire, 3 hasta bakım teknisyeni)
  • Radyasyon onkolojisi (2 doktor, 4 fizik mühendisi, 6 tekniker, 2 hemşire)

KEMOTERAPİ GÖREN HASTALARIN YAŞADIĞI SORUNLAR

  • Tıbbi sorunlar (bulantı, kusma, mukozit, myelosupresyon...)
  • Doktorla iletişime geçememe
  • Tedavi sonrasında evde yaşanan yan etkiler

KEMOTERAPİ HASTALARINA NEDEN EVDE TAKİP ?

  • Kemoterapi gören hastaların yan etkileri genellikle evde yani sağlık ekibinden uzakta iken yaşamaları
  • Hastaların yan etkileri yaşarken her an doktorlarına ulaşamamaları
  • Sorunlarını tam olarak ve zamanında çözememeleri
  • Hastaneye başvurduklarında yan etkilerin çok ilerlemiş olması, çözümün daha da zorlaşması
  • Kemoterapinin yan etkilerini çok ağır yaşadıkları için tedaviyi reddetmeleri
  • Psikolojik olarak etkilenmeleri

KEMOTERAPİ HASTALARINA NEDEN TELEFONLA TAKİP ?

  • Bu sorunlar değerlendirildiğinde hasta ve yakınlarına kemoterapi süreci boyunca etkin bir şekilde ulaşabilmek, sorunlarına çözüm yolu bulmak amacıyla evde takip sistemi başlatıldı.
  • Tanıdığımız (Anamnezini ve tedavi sürecini bildiğimiz) hastalar
  • Hastalara tedavi öncesinde eğitim veriyoruz. Sorularını daha rahat cevaplayabiliyoruz.
  • Uygulaması kolay
  • Ekonomik bir yöntem

TELEFON TAKİBİ SÜRECİNİN GELİŞTİRİLMESİ

  • Hekimlerle birlikte kemoterapiden sonra sık karşılaşılan yan etkileri içeren formlar hazırlandı.
  • Kemoterapi rejimlerine göre görüşme sıklıkları belirlendi.
  • Telefon görüşmelerini yapacak hemşirelere rehberlik edildi.
  • Görüşmeler hasta kayıtlarına girildi.

NEDEN SİSPLATİN VE 5FU? AMAÇ

  • Kemoterapi sonrası yapılacak sistematik değerlendirme ve eğitimlerle semptomları önlemek ve yaşam kalitesi üzerine olan olumsuz etkisini en alt düzeyde tutmaktır.

YÖNTEM

Bu çalışmada, 1 Eylül -1 Aralık 2007 tarihleri arasındaki kemoterapi rejimleri içerisinden, gastrointestinal yan etkileri yüksek olan Cisplatin ve 5 FU olan hastalar (n:90) seçilmiştir. Hastalar ortalama 3 kür takip edildi.

  • Takip sıklığı;
    • 1.görüşme: Kemoterapinin ertesi günü,
    • 2.görüşme: 4-5. günü,
    • 3.görüşme: 10-12. gününde yapıldı.
  • Kemoterapi Rejimi;
    • Haftada bir ise 1 görüşme
    • 14 ve 21 günde 1 ise 3 görüşme
  • Semptomlar derecelendirildikten sonra; hemşire eğitimi, doktora bildirilerek veya hastaneye yönlendirilerek çözüldü.

BULGULAR SONUÇ

Yoğun yan etki beklenen kemoterapi uygulamalarında problemlerin,

  • %74’ü hemşirelik eğitimi ile çözüldü.
  • %26’sı doktora yönlendirildi.

Hastaların yeterli bilgilendirme ve eğitimin yanında, telefon takibi ve sıkı iletişim ile yan etkilerin daha az olduğu ve kolay yönetildiği görüldü.

Mukozitte Kullanılan Ağız Bakım Solüsyonlarının Etkinliğinin İncelenmesi

Mukozitte Kullanılan Ağız Bakım Solüsyonunun Etkinliğinin İncelenmesi 2. Tıbbi Onkoloji Kongresi, 26-30 Mart 2008, Poster Bildirisi.

MUKOZİTTE KULLANILAN AĞIZ BAKIM SOLÜSYONU'NUN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ

Hatice Karabuğa, Ayşegül İnce, Asuman Kuşçu, Aytül Yüntem, Haluk Onat

GİRİŞ:

Oral mukozit, kemik iliği ve kök hücre transplantasyonu yapılan hastalarda, kemoterapi ve radyoterapide sık görülen inflamatuar ve ülseratif bir süreçtir. (2, 3, 4, 5, 7) Kanserli hastalarda mukozit oranı genellikle %5-15 arasında değişmektedir; ancak standart doz kemoterapilerin %40'ında, kök hücre transplantasyonu yapılacak hastalarda %90-100 ve baş-boyun kanseri nedeniyle radyoterapi alan hastaların da yaklaşık %80’inde oral mukozit gelişmektedir. (2, 7)

Mukozit ağrılıdır, hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler ve tedavinin ertelenmesine neden olabilir. Beslenme durumunu etkileyerek fırsatçı enfeksiyon gelişme riskini artırır, sepsis gibi komplikasyonlara yol açabilir.Bu dönemde hastanede yatma süresi uzayan hastalar, ekonomik zorluk yaşar. (2, 6, 7)

Oral mukozitin önlenmesine ve tedavisine ilişkin çok sayıda yapılan araştırmaya rağmen etkin bir tedavi yöntemi geliştirilememiştir.

AMAÇ:

Bu çalışma, kemoterapi ve radyoterapi sırasında ya da sonrasında mukozit gelişen hastalarda ağız bakım solüsyonunun etkinliğini belirlemek amacıyla retrospektif gerçekleştirildi.

GEREÇ-YÖNTEM:

01 Eylül-30 Kasım 2007 tarihleri arasında mukozit gelişen 14 hasta çalışmaya alındı. Nötrofil sayısı 1000/mm³'ten düşük hastalar nötropenik kabul edilip GCSF (Granülosit Koloni Stimülan Faktör) uygulandı. Çalışmada “Hasta Tanılama Formu” ve mukozitin derecelendirmesinde “Radiation Therapy Oncology Group/ European Organization for Research and Treatment of Cancer”(RTOG/EORTC) kriterleri kullanıldı. (1) Mukozit gelişen hastalara 60 cc Antepsin, 60 cc Fenotral, 60 cc Talcid, % 2’lik 1 ampul Aritmal, 100 cc distile sudan oluşan karışım günde dört kez 10 cc şeklinde yemek öncesi uygulandı. 7 gün sonunda iyileşmeyenler iyileşme yok olarak değerlendirildi. Hastaların % 21 grade 1, % 58 grade 2, % 21 grade 3 idi.

BULGULAR:

Median yaş 53 (15-71) olan hastaların %64’ü erkek, %71’i evli, % 43 ‘ü lise mezunuydu. % 71’i sigara, % 79’u alkol kullanmamaktaydı. % 21’i akciğer, %21’i baş-boyun, % 16’sı gastrointestinal, % 7’si diğer ca’lılardan oluşmaktaydı. %36’sı küratif, % 64’ü palyatif tedavi görmekteydi, %50’si nötropenikti. Ağız bakım solüsyonu kullanımı sonrası % 36 vaka iyileşmezken, % 64 vakada iyileşme görüldü, oranlar grade 3’ten 1’e % 15, grade 3’ten 0’a % 7, grade 2’ten 2’ye % 15, grade 2’ten 1’e % 21, grade 2’den 0’a % 21, grade 1’den 1’e % 21 şeklindeydi. Nötropenik hastalarda % 85 (n:6) iyileşme, nötropenik olmayanlarda % 43 (n:3) iyileşme görüldü.

SONUÇ:

Çalışmamızda GCSF ile birlikte kullanıldığında ağız bakım solüsyonunun etkinliğinin arttığı görülmüştür. Vaka sayısı arttırılarak yapılacak randomize kontrollü çalışmalara gereksinim vardır.

Kanser, Mukozit.

Kemoterapi Hastalarının Evde Bakımı İçin Bir Model

Kemoterapi Hastalarının Evde Takibi İçin Bir Model

II.Ulusal Evde Bakım Kongresi 20-23 Nisan 2008, İstanbul, poster bildirisi.

KEMOTERAPİ HASTALARININ EVDE TAKİBİ İÇİN BİR MODEL

Ayşegül İnce, Aytül Yüntem, Emine Güneysu Şen, Banu Sarıoğlu, Neslihan Tiryaki, Hatice Karabuğa, Haluk Onat

GİRİŞ-AMAÇ:

Kanser tedavisinin önemli bir bölümünü kapsayan kemoterapi, hastalarda erken ve geç dönemde birçok yan etkiye neden olmaktadır. Hastaların bu yan etkileri mümkün olan en düşük seviyede yaşamalarını sağlamak ve oluşabilecek sorunlara en kısa sürede müdahale etmek amacı ile kemoterapi alan hastaların tedaviden sonra evlerinde de takibini kapsayan bir program başlatılmıştır. Bu araştırmanın amacı, bu program dahilinde evde takip edilen hastaların hangi sorunlarla karşılaştıklarını ve bu sorunların çözümü için neler yapıldığını belirlemektir.

Deneyimli bir medikal onkolog rehberliğinde onkoloji hemşireleri tarafından geliştirilen ve uygulanan bu programın ilk basamağı, hastalar ile görüşmede kullanılacak ”Onkoloji Hastası Evde Takip Formu”nu geliştirmek olmuştur. Hemşirelere telefon görüşmelerinde kılavuzluk yapan bu form, geliştirilirken öncelikle hastaların aldıkları tedavi protokolüne göre ne kadar sıklıkla aranacağına karar verilmiştir. Kemoterapiden sonra hastaların yaşayabilecekleri yan etkiler, dönem dönem farklılık gösterdiği için her bir telefon görüşmesinin yapılacağı döneme özgü soruları kapsayan üç form geliştirilmiştir. Bu formlarla genel durum, bulantı/kusma, ağrı, ateş, defekasyon, ağız mukozası, beslenme, yorgunluk sorgulanmaktadır. Hastalar, tedavi planlarına göre belirli dönemlerde hastaneye gelerek kemoterapi almaktadırlar. Hastanede kemoterapiyi uygulayan hemşireler, hastalar evlerine gittikten sonra aldıkları tedavi planına göre daha önceden planlanmış belirli dönemlerde onları telefonla aramaktadırlar. Hemşireler “Onkoloji Hastası Evde Takip Formu” kılavuzluğunda yaptıkları telefon görüşmesinde aldıkları cevaba göre hastada bir problem saptanmadı ise bir şey yapmaya gerek duymayabilirler, hastaya hastanede verdikleri eğitimi tekrarlayabilirler, hastanın doktoru ile görüşmesini sağlayabilirler ya da hastayı hastaneye yönlendirebilirler.

YÖNTEM:

Araştırma, Anadolu Sağlık Merkezi'nde (ASM) gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini ASM'de kemoterapi alan tüm hastalar, örneklemini ise 1 Eylül 2007-13 Ocak 2008 tarihleri arasında ASM'de kemoterapi alan ve telefon görüşmesi için kendisine ulaşılabilen tüm hastalar oluşturmuştur. Araştırmada veri toplamak amacı ile hemşirelerin telefon görüşmeleri sırasında her görüşmeye özel doldurdukları ”Onkoloji Hastası Evde Takip Formu” bilgileri kullanılmıştır. 1 eylül 2007-13 ocak 2008 tarihleri arasında doldurulan tüm formlar geriye dönük olarak taranmış ve bu araştırmanın bulgularına ulaşılmıştır.

BULGULAR:

Toplam 1057 telefon görüşmesi yapılmıştır. Bu görüşmelerin sonucuna göre hastalar, görüşmelerin 160'ında bulantı, 32'sinde kusma, 83'ünde ağrı, 6'sında ateş, 28'inde ağız yarası, 7'sinde beslenmede bozulma, 190'ında yorgunluk yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Problem belirlenen hastaların 453'üne problemleri ile ilgili hastanede verilen eğitimleri tekrar edilmiş, 52'si doktorla görüştürülmüş, biri de hastaneye yönlendirilmiştir.

SONUÇ:

Hastanede kemoterapi alan hastalar, evlerine döndükten sonra birçok yan etki ile başbaşa kalmaktadırlar. Hastaların evde takibi ile yaşadıkları problemlere en kısa zamanda müdahale edilerek ve problemin daha da büyümesine engel olunarak yaşam kalitelerinin korunması/yükseltilmesine katkıda bulunulmuştur.

Kardiyovasküler Hastalığı Olan Birey Eşlerinin Sosyal Durumlarının Değerlendirilmesi

Kardiyovasküler Sistem Hastalığı Olan Bireylerin Eşlerinin Sosyal Destek Durumlarının Değerlendirilmesi

Türk Kalp Cerrahisi Derneği 10. Ulusal Kongresi, 2008, Sözel Sunum.

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM HASTALIĞI OLAN BİREYLERİN EŞLERİNİN SOSYAL DESTEK DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Nazife Utlu Tan, Nezahat Çiftçi

GİRİŞ:

Son 25 yıldır, bir başetme kaynağı ve hastalıklara karşı koruyucu olarak sosyal desteğin rolü büyük ilgi uyandırmaktadır. Sosyal destek düzeyi yüksek olan bireyler, strese daha kolay uyum sağlamakta, psikolojik sorunların üstesinden daha kısa sürede gelebilmektedir. Sosyal destek, sağlığı sürdürme davranışları, başaçıkma becerileri, sosyal beceriler, kontrol algısı ve duygulanım açısından bağlantılıdır. Aile içindeki bireylerin birinde kronik bir hastalığın olması hastanın bakımını üstlenen bireyi, aile bireylerini fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik yönden etkilemektedir. Desteğe ihtiyacı olanlara bakmanın bakan kişiler üzerinde yaratabileceği yük ve strese de dikkat edilmelidir. Dolayısıyla hastalar kadar desteği verenlerin de sosyal desteği ihtiyaç duyacağı açıktır. Buna rağmen bu alanda çalışmalar sınırlıdır. Çalışmamızda kardiovasküler sistem hastalığı olan bireylerin eşlerinin sosyal destek durumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

MATERYAL VE YÖNTEM:

Çalışmanın örneklemini Anadolu Sağlık Merkezi’inde Kardiovasküler hastalığı olan 50 hastanın eşi çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Çalışma Mart - Haziran ayları arasında 2008 tarinde yapılmıştır. Sosyodemografik Özellikler ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılarak veriler toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde sıklık dağımları, merkezi ve yaygınlık ölçütleri ile bağımsızlık gruplarda t ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır.

BULGULAR VE TARTIŞMA:

Araştırmaya katıların %68’i erkek, %58’i 51 yaş ve üzeri, %36’ı ilkokul mezunu, %70’i SSK üyesi, %50’i hem çekirdek hem geniş ailede yaşamakta, %56’ı ilçede bulunmakta, %74’ünün ise gelirinin yeterli olduğu, hastaların %52’inin bypass ameliyatı olduğu belirlenmiştir. Sosyal destek faktörü cinsiyete, çalışma durumuna, aile tipine, yaşadığı yer, sosyal güvence, gelir seviyesi, yaşa göre istiktiksel açıdan farklılık göstermemiştir. Mesleki durumu ve eğitim durumu ile karşılaştırıldığında ise farklılık göstermiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER:

Elde ettiğimiz sonuçlara göre hastaların eşlerinin sosyal desteğini eğitim ve mesleki durumlarının ortalama puanları arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunurken diğer değişkenlerle anlamsız fark bulunmuştur. Bu sonuçlar ışığında, hastanelerde hemşireler sağlık eğitimi etkinlikliklerinde aktif bir rol üstlenmelerini, hastanın ve hasta yakının eğitim durumunun belirlenerek aileyi bir bütün olarak ele alınması gerekliliği konusunda hizmet içi eğitimler ile bilinçlendirilmelerini önerebiliriz.  

Hemşire Oryantasyon ve Klinik Uyum Programlarının Değerlendirilmesi

Hemşire Oryantasyon ve Klinik Uyum Programlarının Değerlendirilmesi

6.Ulusal Hemşirelik Eğitimi Kongresi, Ekim 2008, Poster Bildirisi.

HEMŞİRE ORYANTASYON ve KLİNİK UYUM PROGRAMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Birsen Civil

GİRİŞ:

Günümüzde hızla artan bilgi ve sağlık sistemindeki gelişim yeni bilgi, beceri, hizmet ve dolayısıyla eğitim gereksinimini beraberinde getirmektedir.Bu gereksinimler doğrultusunda Anadolu Sağlık Merkezi ( ASM ) hemşirelerini sürekli geliştirmek, değişen rollerine uyumlarını kolaylaştırabilmek ve hastalarına kaliteli bakım hizmeti sunabilmek üzere çalışanlarını eğitimlerle desteklemekte ve gelişimlerini sağlamaktadır. ASM’de hemşirelik eğitimlerinin önceliğini, personel geliştirme sürecinin bir parçası olan oryantasyon eğitimleri oluşturmaktadır. Kuruma yeni başlayan çalışanların bilgi ve beceri kazanmalarını sağlamak, kuruma oryantasyonlarını kolaylaştırmak ve çalışanlar arasında ortak dil oluşturmak amacıyla yapılan oryantasyon eğitimleri, 3-6 ay süren klinik uyum programları ile desteklenmektedir. İşe yeni başlayan tüm hemşirelerimiz klinik uyum programı süresince rehber hemşireleri ile çalışmaktadırlar.

MATERYAL ve METOD:

ASM’deyürütülenhemşire oryantasyon ve klinik uyum programlarına yönelik düşünce ve önerilerin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmaya 104 hemşire katılmıştır. Verilerin toplanmasında 17 soruluk bir anket formu kullanılmıştır.

BULGULAR:

Çalışmaya katılanların %90.4’ü hemşire oryantasyon programını tamamlamış ve % 85.6’sı oryantasyon programını işleyiş, içerik ve süre açısından çok iyi / iyi olarak nitelendirirken, çok kötü ve kötü olarak nitelendiren olmamıştır. Hemşirelerin %66.7’si oryantasyon programına yönelik öneride bulunmazken, %7.6’sı teorik eğitim günlerinin arka arkaya olmaması gerektiğini belirtmişlerdir. Çalışmaya katılanların % 82.0’si ise, klinik uyum programını çok iyi / iyi olarak değerlendirmiş, çok kötü / kötü olarak değerlendiren olmamıştır. Hemşirelerin % 77.0’si klinik uyum programına yönelik öneri belirtmemişlerdir.

SONUÇ:

Çalışmaya katılanların büyük bölümü, uygulanan hemşire oryantasyon ve klinik uyum programlarının kuruma uyumlarını kolaylaştırdığını belirtmişlerdir. Gelen öneriler doğrultusunda; oryantasyon eğitiminin teorik bölümü bir gün sınıf içi eğitim, bir gün klinik eğitim olacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Oryantasyon, klinik uyum.

Fiziksel Kısıtlamada Hizmet İçi Eğitimlerin Etkinliğinin Değerlendirilmesi

Fiziksel Kısıtlama Sürecinin İyileştirilmesinde Hizmet İçi Eğitimlerin Etkinliğinin Değerlendirilmesi

6.Ulusal Hemşirelik Eğitimi Kongresi, Ekim 2008, Poster Bildirisi.

FİZİKSEL KISITLAMA SÜRECİNİN İYİLEŞTİRİLMESİNDE HİZMET İÇİ EĞİTİMLERİN ETKNİLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Birsen Civil, Arzu Çakmak, Emel Alıç, Ayşegül Şafak

GİRİŞ:

Hizmet içi eğitim programları, işveren kurum tarafından düzenlenen ve çalışanların belirli konularda performansını, bilgi, beceri ve yetkinliğini arttırmayı amaçlayan planlı bir öğrenim sürecidir. Hemşirelik bakımına yönelik teknoloji ve bilginin hızla arttığı çağımızda, hizmet içi eğitimler hemşirelik mesleği için de vazgeçilmezdir.

MATERYAL ve METOD:

Özel bir hastanede uygulanan fiziksel kısıtlama sürecine yönelik aksaklıkların belirlenmesi, varolan prosedürün iyileştirilmesi ve doğru şekilde kullanılması amacı ile yapılan çalışmada fiziksel kısıtlama uygulanan 60 hastanın medikal kayıtları, geriye dönük olarak incelenmiş ve sürece yönelik eksiklikler belirlenmiştir. Belirlenen eksiklikler ve uygulama hatalarının düzeltilmesi amacıyla ilgili prosedürde gerekli revizyonlar tamamlanmış ve kısıtlama uygulanan alanlarda çalışan hemşirelere yönelik hizmet içi eğitimler yapılmıştır. Eğitimlerin tamamlanmasını takiben eğitimin etkinliğini değerlendirmek amacıyla fiziksel kısıtlama uygulanan 14 hasta dosyası, geriye dönük olarak incelenmiştir.

BULGULAR:

Hizmet içi eğitimler öncesi yapılan dosya incelemelerinde; kısıtlanan hastaların yalnızca %25.0’inin kısıtlandıktan sonra prosedüre uygun şekilde takip edildiği, hastaların % 73.4’üne alternatif bir hemşirelik girişimi uygulanmadan direk kısıtlama uygulandığı, kısıtlama sürecinde hastaların yalnızca %3.3’ünün yakınına bilgi verildiği saptanmıştır. Hizmet içi eğitimler sonrası yapılan incelemelerde ise; kısıtlama süresince uygun şekilde takip edilen hasta oranı % 85.7’ye yükselirken, 24 saatin üzerinde kısıtlama uygulanan hasta oranının eğitim sonrası %74.0’ten, %64.2’ye gerilediği ve hastaların yalnızca %10.0’unun alternatif bir girişim uygulanmadan kısıtlandığı belirlenmiştir. Eğitim sonrası uygulanan kısıtlama süreçlerinde, hastalarla sözel olarak iletişim kurmaya çalışma, işbirliği yapma oranının arttığı ve kısıtlanan hastaların %78.5’inin yakının kısıtlama konusunda hemşire tarafından bilgilendirildiği tespit edilmiştir.

SONUÇ:

Sonuç olarak kısıtlama sürecine yönelik yapılan hizmet içi eğitimlerin sürecin iyileştirilmesi ve uygun şekilde kullanılmasında etkin olduğu saptanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kısıtlama, hizmet içi eğitim

Cyberknife

Cyberknife 2. Uluslar arası Sağlık Bakımında Son Gelişmeler Sempozyumu, Nisan 2008, Poster Bildirisi

CYBERKNİFE

Hülya Ulutaş

Cyberknife, her türlü kanserin radyoterapisinde kullanılan en son teknoloji ürünüdür. Bu üstün teknoloji sayesinde hastalar, tedaviden hemen sonra normal günlük işlerini yapabilir, hatta araba bile kullanabilir. Kansız, bıçaksız, anestezisiz ve ağrısız ameliyat yapabilen robot, ameliyatın komplikasyonlarını taşımaz. Bilgisayarlı Tomografide görülen tümörün, işaretlenmesinden sonra yaklaşık bir saat süren bir seansta robot, tümörü bir cerrah titizliğiyle ışınlayarak yok eder. Herhangi bir çerçeve gerektirmeyen, görüntü ile yönlendirilen ve robot kullanılarak uygulama yapabilen dünyadaki tek radyo cerrahi sistemidir.

Bunun yanı sıra Cyberknife cihazıyla tedavi sırasında  %100 gerçek zamanlı görüntü alınır ve bu görüntüler rehberliğinde radyasyon verilir. Cyberknife 'da tümör içine / cilt yüzeyine yerleştirilen belirleyiciler ve Synchrony ismi verilen bir yazılım programı yardımıyla hareketli organlar tedavi sırasında cihaz tarafından sürekli izlenir. Organ, istenen pozisyona geldiğinde de ışın verilir. Bunun sonucunda hastaya verilen dozda hata payı minimuma inmektedir. Cerrahi yöntem kadar kesin bir sınırla tümörü ortadan kaldırırken ışınların normal dokulara zarar vermesini de engellenir. Solunumla yer değiştiren organları izleme sistemi sayesinde vücudun pek çok bölgesinde bulunan kanserlerin ve bunların yayılımlarının tedavisinde etkilidir.  

Cerrahi Hastalarının Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Düzeylerinin Belirlenmesi

Cerrahi Hastalarının Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Düzeylerinin Belirlenmesi

Ulusal Cerrahi Kongresi, 2008, Poster Bildirisi.

CERRAHİ HASTALARININ HEMŞİRELİK BAKIMINDAN MEMNUNİYET DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

Uzm Hem. Nazife UTLU TAN / Anadolu Sağlık Merkezi KVC Servis Sorumlusu

Prof. Dr. Fatma ETİ ASLAN / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

GİRİŞ:

Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak, insanın en temel ve vazgeçilmez haklarından biridir. Hastalık durumlarında başvurulan tedavi yöntemlerinden birisi de cerrahidir. Günümüzde cerrahi girişimler hastalıkların tanısında, tedavisinde, deformite ve defektlerin düzeltilmesinde, semptomların azaltılmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Cerrahi girişim hastada stres yaratmaktadır, hasta ve ailesi için olumsuz bir yaşam deneyimi olarak algılanmaktadır. Hasta memnuniyeti, bakım kalitesinin en önemli göstergesi olup hemşirelik bakımının değerlendirilmesi ve kalitenin belirlenmesinde geri bildirim sağlamaktadır. Sağlık bakım sistemi içinde cerrahi hastalarının hemşirelik bakımından memnuniyetlerinin ölçülüp mevcut durumun saptanması, aksaklıkların giderilerek yeni düzenlemelerin yapılmasını sağlar. Kalite iyileştirme çalışmalarının da temelini oluşturan memnuniyet durumunun belirlenmesi cerrahi hemşirelerine gerektiğinde bakımı yeniden planlamaları, olası hasta yakınmalarının ortadan kaldırılması olanağını sağlayacağı düşünülmektedir.

AMAÇ:

Cerrahi hastalarının hemşirelik bakımından memnuniyet düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Kocaeli il sınırlarında özel bir hastanede cerrahi girişim geçiren hastalar oluşturdu. Örnekleme 18 yaş ve üstü 191 hasta alındı. Araştırmada veriler bireysel özellikler formu ve 19 sorudan oluşan Newcastle Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Ölçeği kullanılarak toplandı. Bulguların değerlendirilmesinde Oneway Anova ve Student t testi ile yüzdelik dağılımlar kullanıldı.

BULGULAR:

Araştırmaya katılan hastaların % 53.4 ünün 18-39, % 29.3’ünün 40-59, % 17.3 ’ünün 60 yaş ve üzerinde olduğu, %60.7 ’sinin erkek, % 39.3 ’ünün kadın, %39.8 ’inin yükseköğretim mezunu, % 18.8 ev hanımı, % 80.1’ünün evli olduğu, hastaların % 32.5 ’inin genel cerrahide tedavi gördüğü, % 66’sının önceden hastane deneyimi olduğu, hemşirelik bakımından genel olarak hastaların memnun olduğu belirlendi. Bireysel özelliklerine göre memnuniyet düzeyleri incelendiğinde, 40-59 yaş aralığında olanların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi daha yüksek (88.78±12.35), buna karşın 60 yaş ve üstünün ise memnuniyet düzeyinin daha düşük (85.96±14.81) olduğu görülmektedir. Hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi ile yaş grupları arasında istatiksel olarak anlamlı farklılık (F= 487, p>0.005) bulunmadı. Kadın hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi 88.49±13.15, erkek hastaların ise 87.31±12.89 puan olarak bulunurken. Cinsiyetlere göre hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık (t= 0.612 , p>0.05) görülmedi. Eğitim durumu ile hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi karşılaştırıldığında, lise mezunlarının hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi en yüksek (90.14±10.02) bulunurken, yüksek öğretim mezunlarının memnuniyet düzeyinin ise en düşük (84.97±14.26) olduğu bulundu. Hastaların meslek durumları ile memnuniyet düzeyleri arasındaki ilişki incelendiğinde, öğrencilerin memnuniyet düzeyi en yüksek (96.84 ± 5.80) bulunurken, memurun memnuniyet düzeyi en düşük (85.07±16.00) bulundu. Hastaların meslek durumları ile hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık (F=1.163, p>0.05) görülmedi. Evli hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi 87.78±13.12, bekar hastaların ise 87.76±12.52 olarak bulundu.

TARTIŞMA/ SONUÇ:

Hemşirelik bakımından genel olarak hastaların memnun olduğu; ancak en yüksek “Hemşirelerin mahremiyete gösterdikleri saygıdan” dan, en düşük memnuniyetin ise “Hemşirelerin size durumunuz ve tedavinizle ilgili yeterli bilgi vermelerinden” olduğu, yaş, cinsiyet, eğitim durumu, meslek, medeni durum, tedavi görülen klinikler ve önceki hastane deneyimi hemşirelik bakımından memnuniyet üzerine etkili olmadığı belirlendi.

ASM’de Kullanılan Düşme Skalasının Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması

Anadolu Sağlık Merkezi’nde Kullanılan Düşme Skalasının Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması 4. Uluslararası Hemşirelikte Yönetim Kongresi, Ekim 2008, İngilizce Sözel Sunum.

ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ'NDE KULLANILAN DÜŞME SKALASININ GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI

Nurdan Kara, Devrim Tekin, Emel Ilham, Nazife Utlu Tan

Tıptaki ve teknolojideki gelişmeler, yaşam süresinin uzamasına ve yaşam standardının yükselmesine, dolayısıyla yaşlı nüfusun artmasına neden olmaktadır. Yaşlı nüfusun artması, yaşlılığa bağlı sorunları da beraberinde getirmektedir.
Yaş ilerledikçe düşmeye bağlı kazaların görülme oranı da artmaktadır. Bu oran, kişinin hastaneye yatmasıyla kullanılan ilaçlarla ve çevresel faktörlerle de artış göstermektedir. Düşme; yaşlı hastaların ciddi yaralanmalarına, hatta ölümlerine neden olmaktadır. 65 yaş ve üzeri bireylerde görülen düşmelerin %10 nun sağlık bakım kurumlarında meydana geldiği bildirilmektedir. 1998 National Safety Council raporlarına göre düşmelerin, kasıtlı olmayan ölümlerin 2. nedeni olduğu bildirilmektedir. Düşmelerin tek bir nedeni yoktur. Bireyler birçok risk faktörüne maruz kalmaktadır. Bu risk faktörlerinin çoğu önlenebilir risk faktörleridir.
Bu çalışmadaki amacımız; yatarak hizmet alan hastaların, düşme riskini doğru bir şekilde belirleyecek, geçerlilik güvenilirliği kanıtlanmış bir skalayı hastanemizde kullanılabilir duruma getirmek.

YÖNTEM :

Hastanemizdeki 3 yıllık hasta düşmeleri retrospektif olarak incelendiğinde elde edilen bulgular doğrultusunda kullanılan skalanın düşme riskini belirlemede yetersiz olduğu tespit edilmiştir.
Kullanılmakta olan skalada tespit edilen eksikliği gidermek amacıyla bir fizik tedavi uzmanı ve 3 hemşireden oluşan bir çalışma grubu oluşturuldu. Bu grup öncelikle literatür taraması yaparak yabancı kaynaklı birçok skalaya ulaştı. Elde edilen skalaların içinden düşmeye sebep olan riskleri en iyi derecede analiz eden skala tercih edildi. Seçilen skalanın dil geçerliliği yapıldı.
Skalanın güvenilirliği için 29.08. 2007 – 31.10.2007 tarihleri arasında hastanemizde yatarak tedavi alan 101 hasta örneklem grubuna alınmıştır. Hastaların hastaneye kabulünden sonraki ilk 24 saat içerisinde aynı hastayı, 2 farklı hemşire birbirinden bağımsız ve eşzamanlı olarak değerlendirmiştir. İki hemşirenin bulguları arasındaki uyumluluğu simetrik tablolarla belirleyebilmek için Kappa analizi yapılmıştır. Ayrıca yeni skalanın toplam puanı ile eski skalanın toplam puanı arasındaki uyumluluk incelenmiştir.

BULGULAR:

Skalanın 9 parametresinin ve toplam puanının ayrı ayrı Kappa analizi yapıldı. Toplam puanın karşılaştırılmasında (κ=0.75 ve z=7.61>3.28 için p<0.001) çok iyi (yeterli) düzeyde uyumluluk tespit edilmiştir.

SONUÇ:

Kullanılmakta olan skala ile yeni skalanın karşılaştırılmasından elde edilen veri, kullanılan skalada risk belirleme açısından sorun olduğunu göstermektedir. Yeni skalanın toplam puanının analiz değerinin yüksek çıkması skalanın güvenilir olarak kullanılabileceğini göstermektedir.

Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik Bilimler Hemşirelik Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi

Anadolu Sağlık Merkezi, Onkolojik Bilimler Ayakta Tedavi Ünitesindeki Hemşirelik Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi 2. Tıbbi Onkoloji Kongresi, Mart-Nisan 2008, Poster Bildirisi.

ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ, ONKOLOJİK BİLİMLER AYAKTA TEDAVİ ÜNİTESİNDEKİ HEMŞİRELİK FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Aytül Yüntem, Ayşegül İnce

AMAÇ:

Bu çalışmada Anadolu Sağlık Merkezi'nde Onkolojik Bilimler, Kemoterapi Ünitesinde çalışan hemşirelerin 11 aylık kemoterapi ve destek tedavi aktivitelerinin genel değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ ve YÖNTEM:

28 Şubat 2005 - 1 Ocak 2006 tarihleri arasında medikal onkoloji ayakta tedavi ünitesinde tedavi edilen hastaların retrospektif hemşirelik kayıtlarından elde edilen bilgiler sunulmuştur.

BULGULAR:

İki deneyimli kemoterapi hemşiresi tarafından 1268 uygulama 11 aylık sürede yapılmıştır. Hastaların yaş ortalaması 52 (16-82), kadın/erkek oranı sırasıyla %39,7,%60,3 dir. İntravenöz (IV) girişim oranı %80,5, porttan uygulama oranı %19,5 dur. KT uygulanan hastalara; %9,8 (n:125) meme ca, %26,1 (n:331) akciğer ca, %5,6 (n:72) jinekolojik kanserler, %15,9 (n:202) testis ca, %4,8 (n:62) mide ca, %6,9 (n:88) kolon ca, %8,4 (n:107) lenfoma, %2 (n:26) mesane ca, % 3,3 (n:43) multiple myeloma, %1,5 (n:20) nöroblastoma, %5,4 (n:69) pankreas ca, %2,9 (n:37) adenokarsinoma, %6,7 (n:86) diğer kanser türleri tanısı konulmuştur.

Uygulanan tedaviler şu şekildedir; Tedavilerin %86 sı (n:1091) küratif ve palyatif amaçlı, %19,7 si (n:250) destek tedavileri ve zometa idi. Ayrıca 37 hastaya (%2,9) kan ve kan ürünü transfüzyonu uygulanmıştır.

Kemoterapi protokolleri ise; ,%16 sı (n:203) Bleocin,Etoposide,Sisplatin,(BEP) %12,9 u (n:164) Taksanlar grubu, %12,6 sı (n:161) Folfox, %11,7 ü (n:149) Cisplatin+Gemsitabin, ,%9,7 (124) si Sisplatin, ,%7,8 si (n:100) Sisplatin, Etoposide (PE) %5,9 u (n:76) Mabthera, %3,3 ü (n:43) Holoxan, %2,3 ü (n:30) Velcade, %1,3 ü (n:17) diğer tedavi protokollerinden (Navelbin, Hycamtin, Avastin, Caeylx, Zoledex), %1,2 si (n:16) sı AC, %0,6 sı (n:8) ABVD dir. Merkezimizde 11 ay boyunca hemşire başına düşen tedavi sayısı %50 ( n:634 ), günlük ortalama tedavi sayısı 3,84 dür. Kemoterapi uygulanan hastaların hiç birinde ekstravazasyon ve porta bağlı enfeksiyon saptanmamıştır.

SONUÇ:

Bu çalışmada Anadolu Sağlık Merkezi, Onkolojik Bilimler Merkezi KT Ünitesi'nde Şubat - Aralık 2005 tarihleri arasında 1268 hemşirelik uygulamasın ait veriler sunulmuştur. Uygulamalara ait bulgular arasında hiçbir ekstravazasyon ve porta bağlı enfeksiyon olmaması dikkat çekicidir. Bu ünitede çalışan hemşirelerin donanımlı olmaları, kaliteli bakıma odaklanmaları,hasta merkezli çalışmaları ve hasta eğitimini merkez almaları aynı zamanda hastaların kemoterapiden sonra ev ziyaretlerinin yapılmasının da bu sonuçlar üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.